Stres kelimesi günümüzde çocuklardan yetişkinlere, hayatın hemen her noktasında karşımıza çıkmaktadır. Önemli olan nokta stresin seviyesinden ziyade kontrol edilebilir olmasıdır. Kontrol altına alınamayan stres kaygı yaratarak, gündelik işleri yapmaya engel olabilir. Kaygının yaşanmaması adına üstünde durulması gerekenin stresten çok strese karşı nasıl tepki verildiği, alınan pozisyon ve stresi nasıl algıladığımız olmalıdır. Stres kontrol altına alınabildiği zaman işlevsel hale gelmektedir. Stresten korkmak, kaçmak ya da onunla savaşmak yerine yönetimini öğrenmek gerekiyor. Strese örnek olarak nükleer enerjiyi verebiliriz. Nükleer enerjinin yönetimini ve doğru kullanımını öğrenip kontrol altında tutabilirsek bize fayda sağlayacağı gibi öğrenilmezse patlama yaşanması kaçınılmaz bir durum olacaktır.
Stresi anlayarak yönetmek gereklidir. Stres itaatler, cezalar ya da kurallarla yönetilemez. Karşımızdaki kişiyi anlamak ve onun ihtiyaçlarına göre stratejiler geliştirmek önemlidir. Erken dönemlerde bu stratejileri geliştirme görevi ebeveynlerle aittir. Ebeveynler küçük çocuklarının yaşadıkları stresleri doğru anlayarak onların ihtiyaçlarına göre doğru stratejilerle cevap verirlerse çocuklar, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerinde stresi yönetme ve onunla baş etmede daha başarılı olacaklardır.
Stres, bir kriz işaretedir. Her krizin tehdit boyutunun varlığı gibi bir de fırsat boyutu vardır. Krizi yönetirken bu iki boyutu da görebilen kişiler başarılı olmaktadır. Her iki boyutu da görmeyi öğrenmek kişilerin uzun vadede kalıcı olarak başarılı olmalarını sağlamaktadır.
Sınav akademik strestir bu sebeple performans anksiyetesine yol açar. Kişinin burada stres kaynağına yüklediği anlamlar da önemlidir. Sınava yüklenen anlam; ‘’Başaramazsam mahvolurum, rezil olurum, kimse beni sevmez’’ gibi olumsuz ve yanlış içeriklere sahip ise, kişi sınavda göstereceği tam performansından mahrum kalarak stresin altında kaybolur. Doğru anlam yüklemeyi öğretmek ve öğrenmek gereklidir.
Sınav kaygısı için sonuçlara değil süreçlere odaklanmak gerekmektedir. Başarılı olmak zorundayım düşüncesi başarısızlığa yol açacaktır. Önemli olan o sınav için geçirdiği süreç, sınav için neler yaptığına odaklanmasıdır. Sınava girerken başarılı olmalıyım gibi sonuca odaklanmış bir düşünce sınavda hatalar yapmaya yol açacaktır. Sınavlara girmeden önce telefonların dışarıda bırakılması gibi sınav sonucunun düşüncesi de dışarıda bırakılmalı ve sadece o an girilen sınava öncelik sorulara odaklanılmalıdır.
İnsan kontrol edebileceği bir şey üzerine stres yaşarsa bu stresi kontrol edebilmesi daha mümkün olacaktır. Belirsizlik bir stres faktörüdür. Sınav sonuçlarının da belirsiz olması çocuklarda strese yol açmaktadır. Belirsizlik üzerine yaşanan stresler kontrol edilmesi çok daha zor ya da mümkün olmayan streslerdir. Bu sebeple belirsizlik streslerinin kaygıya dönüşmesi kaçınılmaz olmaktadır.
Burada ailenin rolleri de çocuklarının sınav stresini yönetmeleri açısından oldukça fazladır. Ailenin sınava yüklediği anlam ve bu anlam çerçevesinde çocuklarına gösterdikleri tutumlar önemlidir. Yüksek sorumluluk duygusuna sahip çocuklarda daha farklı yaklaşımların izlenilmesi gerekilirken, daha düşük sorumluluk duygusuna sahip çocuklarda bu yaklaşımların farklılaşması gerekmektedir. Sorumluluk duygusu fazla olan çocukların kaygıları da aynı oranda fazla olacaktır. Burada ailenin çocuklarına verdikleri motivasyon ve bu motivasyon adına kuracakları cümleler çok önemlidir. Çevrelerinin verdikleri motivasyonun yüksek ya da düşük olması da çocuklarının sorumluluk duygularının gelişim düzeylerine göre seçilmesi gerekilen bir durumdur. Yüksek motivasyonunda strese yol açtığını söylemek mümkündür. Sorumluluk duygusu az gelişmiş çocuklarda yüksek ve sürekli halde motivasyon vermek işe yaramayacaktır. Kolay ulaşılan şeyler amaç olmaktan çıkar bu sebeple de artık motivasyon kaynağı değildir. Sorumluluk duygusu gelişmemiş çocuklarda öncelikli olarak emek ve gayretin öğretilmesi, sorumluluk duygusunun geliştirilmesi önemlidir.
Sınava girecek çocukların kendilerine bir hedef ya da amaç belirlemeleri gerekmektedir. Amacı olmayan çocukların motivasyonları da olmayacaktır. Hedef belirlemek bu hedefler doğrultusunda doğru motivasyonlara sahip olmak başarıları üzerinde etkili olacaktır. Doğru motivasyon kaynağını bulmak çocuğun içinde bulunduğu yanlış düşünce kalıbını değiştirip olumlu bir düşünceye çevirmek önemlidir.
Doğru nefes alma tekniklerini, kendilerini başkalarıyla kıyaslama yapmamayı, sınava doğru anlamlar yüklemeyi ve süreç odaklı davranmayı öğretmek ve öğrenmek gerekmektedir. Sınav kaygısı yaşayan çocukların ailelerinin ve çevrelerinin desteklerinin önemli olması haricinde, bir uzmanla beraber çalışmaları da fayda sağlayacaktır.
Hazırlayan: Klinik Psikolog İlayda Onur